Dikkat ve Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
- Erol Aslan
- 2 gün önce
- 3 dakikada okunur

Bu yazı sıklıkla duyduğumuz “Bende de dikkat sorunları var acaba DEHB (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu; ADHD) olabilir mi?” gibi bir soruya bir nebze cevap niteliği taşımaktadır fakat bu cevap işleri kolaylaştıran bir netlikten ziyade mevzunun karmaşıklığını gözler önüne seren bir niteliktedir.
Tüm psikopatolojilerin ve semptomların oluşumunda bir Eşsonluluk (Equifinality) ve Çoksonluluk (Multifinality) olgusu karşımıza çıkar. Eşsonluluk farklı gelişim yolları veya yaşam deneyimlerinin aynı psikolojik veya davranışsal sonuca yol açabileceği ilkesini ifade eder. İnsan gelişiminde bu, çok farklı koşullarda farklı genetik, çevresel veya ilişkisel geçmişlere sahip bireylerin yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde benzer bir noktaya ulaşabilecekleri anlamına gelir. Örneğin, bir kişinin depresyonu erken dönemdeki duygusal ihmalden, bir başkasınınki genetik yatkınlıktan, bir başkasınınki ise yetişkinlik dönemindeki kronik stresten kaynaklanabilir. Bu farklı başlangıçlara rağmen, nihai sonuç aynıdır. Eşsonluluk, herhangi bir psikolojik durum veya davranış modelinin tek bir nedeni olmadığını vurgular; birden fazla yol, ortak bir sonuca ulaşabilir. Eşsonluluğun psikanalitik literatürdeki karşılığı da Freud’un üzerinde durduğu çoklu belirlenim ilkesidir (İng: overdetermination, Alm: Überdeterminierung). Dikkat sorunlarına da DEHB’nin yanı sıra birçok durum sebep olabilmektedir. Bunlar arasında Obsesif Kompulsif Bozukluk, Depresyon, Travma Sonrası Stres Bozukluğu gibi betimsel psikiyatri tarafından kategorilendirilen bozuklukların yanında genetik yatkınlık, tıbbi durumlar ve kullanılan bazı ilaçlar, yaşam tarzı, çevresel faktörler, stres ve kaygı gibi durumlar da dikkat sorunlarına yol açabilmektedir.
Çoksonluluk (Multifinality), tek bir erken dönem deneyiminin birden fazla farklı sonuca yol açabileceği tamamlayıcı bir fikirdir. Bu, benzer erken dönem koşullarını paylaşan kişiler (çocukluk travması, ebeveynlerin boşanması veya sosyoekonomik zorluklar gibi) çok farklı şekillerde gelişebileceği anlamına gelir. Bir kişi kaygı geliştirebilir, bir başkası antisosyal davranışlar sergileyebilir, bir başkası ise dirençli, uyumlu bir yetişkin haline gelebilir.
Çoksonluluk, aynı kökenden kaynaklanan gelişimsel sonuçların çeşitliliğini vurgular ve erken dönemdeki risklerin kaderi belirlemediğini hatırlatır. Daha sonraki deneyimlerin, bireysel mizacın, ilişkilerin ve başa çıkma mekanizmalarının etkisi, gelişimin yönünü şekillendirir. DEHB’ye neden olan durumlar da dikkat sorunlarının yanında başkaca birçok soruna neden olabilmektedir. DEHB’de yaşanılan zorluklar, yalnızca “dikkat dağınıklığı” ya da “hareketlilik” ile sınırlı değildir. Bu zorlanmalar; dikkat, dürtü kontrolü, planlama, zaman yönetimi, duygusal düzenleme, sosyal ilişkiler ve günlük yaşamda çeşitli zorlanmalar gibi birçok alanda güçlüklerle kendini gösterebilir. Yine DEHB’ye neden olan durum veya durumlar öğrenme güçlüğü, otizm, madde kullanımı, anksiyete, duygudurum bozuklukları, uyku bozuklukları, davranım bozuklukları gibi birçok komorbid durumla kendini gösterebilmektedir. Bu durumlara çocukluk çağı travmaları örnek verilebilir.
Dikkat sorunlarına neden olan durumların çokluğu ve bu durumların ürettiği sonuçların çokluğu tabloyu karmaşık hale getirmektedir. Bundan dolayı bir insandaki dikkat sorunlarının varlığı ilkin DEHB’yi akla getirse de başkaca ihtimallerin fazlalığı böyle bir ihtimalin ötesine bakmayı gerektirmektedir. DEHB’de tanı almak kişinin yaşadığı zorlukları açıkladığı için insanda bir rahatlama getirmektedir fakat mevzu ruhsallık olunca yalnızca DEHB’de değil diğer birçok psikolojik olguda da tanının genel sorunları vardır. Tanı, kişinin davranışlarının sorumluluğunu alıp davranışları üzerine çalışmayı engelleyebilen de bir olgudur. Tanı aldıktan sonra artık sorumluluğun tanıya yükleniyor olması insanın kendisine yabancılaşmasına neden olabilen bir tehlike içermektedir ve bu da kısa vadede bir rahatlama sağlıyor olsa da uzun vadede tanının bir kimliğe dönüşmesine neden olarak insanı yaşadığı zorluklar içinde debelenmesine ve bir tür döngü içerisine girmesine neden olabilmektedir.
Eşsonluluğun bir başka önermesi de gen ve çevre ilişkisinin beraberce semptomları belirlediğidir. DEHB’de genetik aktarımın diğer psikopatolojilere oranla çok yüksek olması DEHB’nin bir kadermiş ve tek çaresi ilaçla tedaviymiş gibi düşünülmesine neden olabilmektedir. Halbuki çalışmalar DEHB’nin yalnızca genetik aktarımla oluşmadığı fakat aynı zamanda bireyin çok küçük yaşlarda bakımverenleriyle olan ilişkisinin de etkili olduğunu ve dolayısıyla semptomlarının psikoterapi ile de azalabildiğini göstermektedir. Hatta psikoterapi almaksızın bile yaşla beraber bilhassa hiperaktivite semptomlarının azaldığı yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. Bu çevresel etkiler arasında travmanın özellikle altını çizmek gerekir çünkü travma semptomları ile DEHB semptomları büyük benzerlik göstermektedir.
Kaynakça:
Cicchetti, D., & Rogosch, F. A. (1996). Equifinality and multifinality in developmental psychopathology. Development and psychopathology, 8(4), 597-600.
Hinshaw S. P. (2018). Attention Deficit Hyperactivity Disorder (ADHD): Controversy, Developmental Mechanisms, and Multiple Levels of Analysis. Annual review of clinical psychology, 14, 291–316. https://doi.org/10.1146/annurev-clinpsy-050817-084917
Millan, M., Agid, Y., Brüne, M. et al. Cognitive dysfunction in psychiatric disorders: characteristics, causes and the quest for improved therapy. Nat Rev Drug Discov 11, 141–168 (2012). https://doi.org/10.1038/nrd3628

Yorumlar